FİKRİNİ SÖYLE
Kendini bulmak için, kendini kaybetmen lazım...
Tam da böyle düşündüğümüz günlerdeysek, çareyi sanatta bulabiliriz. böylece; tükendiysek yeniden çoğalabilir, boğulmuşsak nefes alabilir, sıkışmışsak rahatlayıp esneyebiliriz! Hatta ufuklara uçarak özgürleşebiliriz.
Kısırlaşmış BEN'i hayal dünyamızda, bakış açılarımızda, algılarımızda ve estetikte yeniden üretken BEN'e dönüştürebiliriz.
Ben de tam böyle günlerdeyken soluğu Contemporary İstanbul'da aldım, giderken kalabalık olacağını tahmin etmiştim ama daha fazla bir kalabalıkla karşılaşınca önce beraber gittiğim arkadaşım Aynur'u kaybettim sonrada kendimi!..
Yerli ve yabancı galerilerin, koleksiyoncuların, sanatçıların iki bine yakın eseri, dışavurumu...
Tamamını görebilmem elbet mümkün olamadı ama gördüklerim içerisinde; kürdandan, iplikten, şarap mantarından, kapaklardan yapılmış tablolar, kurgulanmış hareketli heykeller, ilizyonlar en çok dikkatimi çeken eserler oldu.
Ve aklımda kalanlardan;
Firar ederken saksını deviren kaktüs belkide var olduğu köklerini ardında bırakıp özgürleşmek istiyordu..
Tablolarda ki kadınlar kendini bul ve seçimini yap diyordu..
Savaş yıkıntıları içersinde ki Disney kahramanları ise yaşam biter ve bir düşle başları hedefliyordu
Mülteciler heykeli ise kavga bitmez, sevdiklerine sarıl istiyordu..
İki kişinin bir halatla ayı yakalayıp kendilerine çekmesi ise aşkın ışığıydı ve hayatlarını parlatıyordu...
Ve ölümsüzlük odası ise ölümün sınırı ya da ölümsüzlüğü düşündürüyordu.
Simgesi kuru kafalar ile kurgusunu anlatırken sergide, kuru kalabalıklarda çoğunlukta olduğu için,
kendimi bulduğumda yorulmuştum ama boyutlanmış ve zenginleşmiş olarak...
Sonra Aynur'u buldum...
Yerli sanatçıların eserlerinin güzelliği ve daha fazlasını görebilmek arzusuyla seneye tekrar görüşmek üzere…
Selin